30 Haziran tarihi Dünya Sosyal Medya Günü (Social Media Day) olarak kutlanıyor. 2010 yılından beri kutlanan bu gün, iletişimin dünya çapında örgütlenmesi, herkesin birbirine ulaşabilmesi ve insanların bir araya gelmesini sağlayan sosyal medya platformlarının önemini vurguluyor. Sosyal medyanın sunduğu olanaklar çok açık, fakat madalyonun bir başka yüzünü de gözden kaçırmamak gerekiyor.
Sosyal medyada dolaşırken sürekli kendi fikirlerimize benzer fikirlerle mi karşı karşıya kalıyoruz? Takip ettiğimiz ya da bize önerilen hesaplar bizimle aynı görüşte olan kişilerin hesapları mı? Yankı (echo) odalarına hoş geldiniz.
Hem dünyada hem de Türkiye’de sosyal medya kullanım alışkanlıkları artış gösteriyor. Wearesocial 2022 raporuna göre, Türkiye’de 69,95 milyon internet kullanıcısı bulunuyor ve bu oran nüfusun %82’sine tekabül ediyor. Mobil telefon kullanıcılarının %95’i telefonlarından internete giriyor. Bu veriler özellikle Twitter, Instagram ve Facebook gibi sosyal medya platformlarında yankı odası etkisini gündeme getiriyor. 2016 yılında ABD başkanlık seçimleriyle ilgili çok önemli bir iddia ortaya atıldı. İngiltere merkezli Cambridge Analytica isimli veri analiz firmasının Facebook’a üye olan 50 milyon ABD vatandaşının kişisel verilerini topladığı ve seçimleri etkilemek için kullandığına dair bir soruşturma başlatıldı. Bunun üzerine Facebook’un kurucusu ve yöneticisi Mark Zuckerberg ifade vermek üzere İngiltere’ye çağrıldı. Peki bu ne anlama geliyordu? Facebook bizim sevdiğimiz yemekler, gittiğimiz yerler ya da tuttuğumuz futbol takımı ile neden ilgileniyor?
Cevap basit: İnternette yaptığımız aramadan tutun girdiğimiz sitelere kadar bütün hareketlerimiz kayıt altına alınıyor ve bu kişisel veriler işleniyor ve anlamlı hale getiriliyor. İşte dijital ayak izlerinizi bırakmış oldunuz bile! Bunun sonucunda kullanıcıları etkilemek ve onları istenilen yönde manipüle etmek mümkün hale geliyor. ABD ve Facebook örneğinde de veriler toplanmış, seçmenlerin gelirlerinden tutun siyasi eğilimlerine kadar geniş bir pencerede bu büyük veri detaylandırılmış ve anlamlı hale getirilmişti. Bundan sonrasında ise bu veriler siyasette etkili olmak ve rakip adayların karalanması için kullanılmış.
Aslında bütün bunlar dijital medya ve onun kişilere etkileşim özelliği sunması ile başlayan bir süreç. Kullandığımız uygulamalar aynı olsa bile uygulamanın bize önerdiği içerikler birbirinden farklı olabilmekte, sistemi kullandığımız ölçüde sistem bizi tanımakta ve bize ona göre önerilerde bulunmakta ki biz buna etkileşim diyoruz. Dolayısıyla sistem bizim beğenebileceğimiz içerikleri karşımıza çıkarma eğiliminde oluyor. Yankı odası adı verilen bu durum bizlerin beğendiği ve aynı fikirde olduğumuz kişilerle karşı karşıya gelmemizi ve bu içeriklere maruz kalmamızı sağlıyor. Böylece adeta aynı fikirlerin dönüp dolaşıp bize geri geldiği ve farklı fikirlerin karşımıza çıkmadığı bir dijital ortamda yaşıyoruz. Fikir olarak iki zıt kutupta olan insanlar bu algoritmik yanlılık nedeniyle birbirlerinin düşüncelerinin farkında bile olmadan paylaşım yapmaya devam ediyorlar.
Her ne kadar Facebook “Ne göreceğinizi biz seçmiyoruz, siz seçiyorsunuz” dese de bu kulağa pek doğru gibi gelmiyor. Sistem size sizin düşüncelerinizi, aramalarınızı, beğenilerinizi destekleyecek içerikleri gösteriyor. Sonuçta kişi bunun tam tersi düşünceleri görmüyor.
Doğru ya da yanlış olduğunu düşünmeden sadece kendi fikirlerimize yakın bilgileri kabul etmek ve hatta bu düşüncelerimizi daha da katı hale getirmemek için farkındalığımızı artırmamız gerekiyor. Sosyal medya umulduğu gibi doğru bilgi akışını sağlayan ve demokratik katılımı artıran bir mecra mı yoksa tüm bunların önünde bir engel olmaya mı doğru gidiyor? Tartışma halen devam ediyor.
Öğr. Gör. Dinçer ADİLLER
Teşekkür ederiz.